PROSTAT KANSERİ

Prostat erkek genital sisteminde yer alan, mesanenin çıkışını çevreleyen ve meninin akışkanlığında rol oynayan bir salgı bezidir. Salgılamayı yapan hücrelerden ve bunlara ait destek çevre dokusundan meydana gelmiştir. Prostat kanseri bu salgı yapan hücrelerin anormal gelişimi ile ortaya çıkmaktadır. Prostat kanseri erkeklerde deri kanserinden sonra en sık görülen kanserdir. Prostat kanserinin 70 yaş üzeri erkeklerin %50’sinde, 90 yaş üzerindekilerin de hemen hemen hepsinde mikroskobik düzeyde bulunduğu hesaplanmaktadır. Sağlıklı bir erkeğin hayat boyu prostat kanserine yakalanma riski %17’dir. Yani yaklaşık olarak her 6 erkekten biri prostat kanserine yakalanmaktadır.

Prostat kanserine neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemektedir. Genetik bir yatkınlıkla birlikte olumsuz çevre koşullarının, bu hastalığın meydana gelmesinde rol aldığı düşünülmektedir. En önemli risk faktörleri yaş ve aile hikayesidir. Bir erkekte prostat kanseri gelişme olasılığı 40 yaşın altında 1/10000, 40-59 yaş arası 1/103 ve 60-79 arası 1/8’dir. Ailede prostat kanseri öyküsü varsa, prostat kanseri için göreceli risk artar. Normalde prostat kanseri araştırılması 50 yaş sonrası tavsiye edilirken, ailede prostat kanseri varsa, bu araştırmalar 40 yaş sonrasında başlatılmaktadır. Tüm prostat kanserlerinin %10’unun babadan oğula kalıtım yoluyla geçtiği tahmin edilmektedir.

Semptomlar

Prostat kanseri genellikle kanser üretraya (idrar kesesini penise bağlayan kanal) baskı yapacak kadar büyümeden herhangi bir belirti vermez. Bu büyüme sık idrara çıkma, işeme sırasında ağrı ve zayıf ya da düzensiz idrar akışı gibi işemeyle ilgili sorunlara neden olabilir. Pek çok erkekte yaşlılıkla birlikte prostat büyümesi meydana geldiğinden, bu belirtiler her zaman kanser olduğunuz anlamına gelmez. Ancak yine de işemeyle ilgili sorunlarınız varsa bunları doktorunuza kontrol ettirmeniz gereklidir. Prostat kanserinin daha ciddi bir safhaya doğru ilerlediğini gösteren belirtiler arasında iştah kaybı, zayıflama ve kemiklerinizde sürekli ağrı sayılabilir.

Daha ileri vakalarda prostat etrafındaki lenf bezleri ileri derecede büyüyerek idrar kanallarında tıkanmalara yol açabilirler. Bu durumda böbreklerde hidronefroz adı verilen şişme ve fonksiyonlarda bozulma oluşabilir.

Tanı

Prostat kanseri prostat-spesifik antijen (PSA) adı verilen özel maddenin üretimini artırır. Böylelikle prostat kanseri sıklıkla normal check-up programları sırasında yapılan PSA kan testindeki yükselme ile saptanmaktadır. Bu nedenle, kanınızdaki PSA düzeyini ölçen PSA testi prostat kanserinin erken evrelerinde teşhis edilmesine olanak sağlayabilir. Prostat kanseri tanısının onaylanmasında bir sonraki adım parmakla makattan (rektal) muayenedir. Parmakla muayene ile prostat bezinin yüzeyinde bir değişiklik olup olmadığını kontrol edebilir. Prostat kanseri prostat bezinin sert ve pütürlü bir hal almasına neden olabilir. Tanıyı onaylamak için biyopsiden yararlanılabilir. Biyopsi sırasında, rektumunuzdan bir iğne sokularak prostatınızdan küçük parçalar alınmaktadır.

Prostat kanseri tanısında iki konu üzerinde ayrıca durmak gerekmektedir. Bunlar parmakla rektal muayene ve PSA kan testidir.

1. Parmakla rektal muayene

Rektal muayene ürolojide fizik incelemenin en önemli kısımlarından biridir. İnceleme esnasında üroloji doktorunuz prostatın dış yüzeyinde tümör açısından şüpheli herhangi bir sertlik ya da düzensizlik olup olmadığını kontrol eder. Unutulmamalıdır ki prostat kanseri teşhis edilen hastaların %25’inde PSA düzeyi normal sınırlarda olmasına rağmen tanı sadece parmakla muayenede saptanan sertlik ve düzensizlik nedeni ile konulmaktadır.

2. Prostat Spesifik Antijen (PSA):

PSA erkeklerde prostat ve üretra çevresi bezlerden salınan bir proteindir. Görevi meninin boşalma öncesi sıvılaşmasına yardım etmektir. PSA kanda proteine bağlı ve serbest olmak üzere iki formda bulunur. Serbest PSA ölçümü son yıllarda kullanıma giren ve prostat kanseri tanısını kolaylaştırmayı amaçlayan bir yöntemdir.

Yaşa Bağlı Normal PSA Değerleri
40-49 YaşPSA ≤ 2.0 ng/ml
50-59 YaşPSA ≤ 2.5 ng/ml
60-69 YaşPSA ≤ 4.0 ng/ml
70 ve üstüPSA ≤ 5.5 ng/ml

Yaşa bağlı PSA kullanımı ile gençlerde kanser yakalanma oranları artarken, yaşlılarda gereksiz biyopsi olasılığı düşürülmüştür. Tümör şüphesi uyandıran bazı başka PSA değerleri vardır. Bunlar:

  • PSA hızı: PSA’nın yıllık artış hızı 0.75 ng/ml üzerinde ise biyopsi düşünülmelidir.
  • PSA dansitesi: PSA değerinin prostat hacmine bölünmesi ile bulunur. PSAD = 0.15 ve daha büyük değerlerde ( sıfıra yakın) biyopsi düşünülmelidir.

Prostat Kanseri Patolojisi: Muhtemel Teşhisler

1.Prostatit

Kanser saptanmayan biyopsilerinü büyük çoğunluğunda prostatit rapor edilir. Bu duruma özellikle ileri yaşlarda çok sıklıkla rastlanır ve aktif bir enfeksiyona neden olmayacağından tedavi gerektirmez.

2.Prostatik İntra-epitelyal Neoplazi(PIN)

High-grade (yüksek dereceli) ve low grade (düşük dereceli) olmak üzere iki tiptir. Yüksek dereceli tipinin klinik önemi vardır. Histopatolojik olarak prostat salgı kanallarının yapısal olarak normal olduğu halde, kanalları çevreleyen hücrelerin atipik hücreler içerdiği bir durumdur. Biyopsilerinde yüksek dereceli PIN saptanan hastaların tekrarlanan biyopsilerinde prostat kanseri saptanma olasılığı %30-50 arasındadır.

3. Atipik Small Asiner Proliferasyon (ASAP)

4.Prostat Adenokanseri:

Prostat kanserlerinin tamamına yakını adenokanser tipindedir. Otopsi serilerinde %50 vakada prostat kanserinin histolojik olarak var olduğu saptanmıştır. Ancak çoğu hasta hastalık klinik olarak önemsiz aşamada iken kişi başka nedenlerden kaybedilmiştir. Yine de ortalama insan ömründe meydana gelen uzamalar ile her geçen gün daha fazla sayıda insan için prostat kanseri bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir.

Prostat biyopsisi sonucu adenokanser saptandığında hastalık saldırganlık derecesine göre sınıflandırılır. En yaygın kullanılan sınıflama Gleason Skoru adı verilen bir yöntemdir. Kanser hücrelerinin dokuda ve hücresel bazda yaptıkları bozulma derecesine göre 1 ile 5 arasında puanlanırlar (1 en iyi, 5 en kötü). Alınan örnekteki tüm kanserli materyal incelenerek hangi derecede ne yoğunlukta hücre olduğuna bakılır. En yoğun görülen iki grubun puanları toplanarak Gleason Skoru oluşturulur. Bu derecelendirmeler sayesinde tümörün prostat içerisindeki durumu hakkında ön fikir sahibi olunmaya ve böylece hastalığa uygulanacak en uygun tedavi yöntemi belirlenmeye çalışılır.

5. Diğer Prostat Kanser Tipleri:

Adenokarsinom dışındaki prostat kanseri tiplerine nadiren rastlanmaktadır. Prostat Adenokanserine oranla daha kötü seyirlidirler.

Evreleme:

Evre I: Prostatta yerleşen tümör muayenede ele gelmeyecek kadar küçüktür ya da prostatın iç kısımlarında yerleşmiştir. Bu nedenle parmakla rektal muayenede tespit edilemez. Tanı PSA yüksekliği nedeniyle alınan biyopside ya da idrar yolu tıkanıklığını açmaya yönelik yapılan TURP operasyonu sırasında konur.

Evre II: Tümör parmakla hissedilebilecek büyüklüktedir ancak halen prostat içerisinde sınırlıdır.

Evre III: Tümör prostat kapsülü dışına çıkmış ya da meni keselerine geçmiştir.

Evre IV: Metastatik evre. Çevre dokulara ya da kemik, akciğer, karaciğer gibi uzak organlara metastaz oluşmuştur.

Tedavi

Prostat kanseri tedavileri hastalığın evresine bağlıdır. Erken (lokalize prostat kanseri) evrede, radikal prostatektomi ya da radyoterapi ile hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Cerrahi tedavideki (radikal prostatektomi) en önemli çekince başta ereksiyon olamama veya ereksiyonu sürdürememe ve idrarını tutamama olmak üzere çeşitli geç dönem risklerinin bulunmasıdır. Ancak bu sorunlar son yıllarda ameliyat tekniğinde yapılan ilerlemelerle kabul edilebilir oranlara çekilmiştir. Ereksiyon kabiliyetinin korunması yaş, preoperatif cinsel fonksiyon ve nörovasküler demetin tek veya iki taraflı korunmasına bağlı olarak değişkendir. 60 yaş altındaki erkeklerde iki taraflı sinir korunduğunda %40-82, tek taraflı sinir korunduğunda %20-60 oranında ereksiyon korunabilmektedir. Cinsel fonksiyonlar cerrahiyi takip eden 6-12 ay arasında geri dönmektedir. İdrar tutamama (enkontinas) daha çok stres (hareket, oksürme vs.) halinde ortaya çıkmakta olup, total enkontinas nadir (%3) dir. Cerrahi sonrası kontinansın dönmesi aşamalıdır,hastalrın %50 si üçüncü ayda, %75’i altıncı ayda ve kalanı 9-12. aylarda kontinandır.

Prostat kanseri tedavisinde konvansiyonel radyoterapi uzun süredir kullanılmaktadır. Lokalize prostat kanseri tedavisinde ekstrenal radyoterapi .%70-90 arasında lokal kontrolü sağlayabilmektedir. Bununla beraber radyoterapiye bağlı olarak makattan kan gelmesi, sistit tablosunun ortaya çıkması ve radyoterapiye sekonder bazı kanserlerin ortaya çıkabilme olasılığı tedavinin riskleri olarak ön plana çıkmaktadır

Uzak yayılımlı (metastatik ) prostat kanserinin tedavisinde amaç hastalığı kontrol altında tutarak, hastanın yaşamsal konforunu arttırmaktır. Metastatik hastalığı olan olguların %70-80’i androjen yoksunluğunun çeşitli formlarına iyi yanıt vermektedir. Semptomatik olsun olmasın metastatik hastalığı olanların tümüne androjen yoksunluğu tedavisinin uygulanması gerekliliği konusunda fikir birliği vardır. Bu orşiektomi yada ialaçla yapılan kastrasyona bağlı bir tedavi olup, buna antiandrojen ilaçlarda eklenebilir. Bu tedavilerin yan etkileri olarak sıcak basmaları, anemi, cinsel işlev ve libido kaybı kemik yoğunluğunda azalma, beden ağırlığı ve yağında artış gibi durumlar gözlenmektedir.